evli

Erkeklere ilgi duymaya ilk başladığım günlerden beri evli erkek daha çok ilgimi çekmiştir. Hem yaş olarak, hem deneyim olarak bana daha cazip geliyordu sanırım.

Bir daha evli sevgili mi? Asla…

Erkeklere ilgi duymaya ilk başladığım günlerden beri evli erkek (neden bilmiyorum) daha çok ilgimi çekmiştir. Hem yaş olarak, hem deneyim olarak bana daha cazip geliyordu sanırım. Bir de bağlanmadan sadece karşılıklı çıkar ilişkisi kısmı hoşuma giiyorfu galiba.

Fakat evlenip, evlilikte aradığımı bulamadığımı anlayınca tekrar flört furyası başladı benim için. Evli, bekar ama mutlaka 35 yaş üzeri (çoğunluğu 40-50 yaş aralığında ) erkeklerle flört etmeye başladım.

Erkekleri sadece cinsel bir obje olarak görüyordum çünkü yaptığım yanlış evlilik, aşka olan tüm inancımı yıkmıştı. Taa ki onu tanıyana kadar. Bir flört sitesinde tanıştık ve hemen kahve içip tanışmak üzere buluştuk. Profilinde yazan birkaç genel bilgi dışında hakkında hiçbirşey bilmediğim o adamla kahve içmek üzere en doğal ve sıradan halimle gelip beni almasını bekledim.

Evin önünde beklerken güzel bir araba durdu önümde. Arabadan tüm çekiciliği ve yeşil yeşil bakan gözleriyle o indi. İlk görüşte onu nasıl arzuladığımı hâlâ hatırlıyorum. Bir an kendime kızdım. Neden biraz daha özenerek hazırlanmamıştım ki? Bu adam bu halimle beni beğenir mi diye düşünürken, elimi kibarca tuttu, yanağıma ruhuma işleyen bir öpücük kondurdu. 30 yaşında, sayısız flörtü olmuş ve boşanmış biriydim ama o an kendimi 18 yaşında ilk flörtünü yaşayan bir çocuk gibi hissediyordum. Kapımı açtı, (8 yıllık kocam hic bir zaman bunu yapmamıştı) oturdum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

Öğle tatilinde bir kahve içmelik randevumuz saatlere süren tatlı bir sohbete dönmüştü. Asla cinsellik konuşmadık. Sanki yıllardır birbirini tanıyan iki arkadaş gibi sıradan konulardan konuşuyorduk. Akşam olmuştu. Benim çocuğumu kreşten alma zamanım gelmişti. Birlikte alabiliriz dedi. Oğlumu bile öyle çok sevdi ki…

Günlerce yazıştık… En sonunda buluşmak istediğimi söyledim. Evime davet ettim. Çocuk kreşte ve benim de işim yoktu. Şık çamaşırlar, şık bir elbise, saçlarım, makyajım ve baştan çıkarıcı kokumla onu karsılamaya hazırdım. O gün ve sonraki haftalar boyu her firsatta buluştuk…

O kadar güzel gidiyordu ki herşey, rüya gibi. Taa ki ondan “Konuşmamız gerek” mesajını alana kadar. Bitirmek istiyor diye düşündüm. Çünkü bu mesaj bitirme mesajıydı. Çok özenmeden giyindim ve beni alması için bekledim. Çünkü evde değil dışarıda buluşmak istemişti. Her zamanki gibi kibarca kapımı açıp arabaya buyur etti. Arabanın içinde demetlerce güller vardı. Ayrılmak isteyen biri bunu neden yapar diye düşünüyordum. Güzel bir restorana gittik. Yemeğimiz geldi ve “Sana söylemem gerekenler var” diye başladı cümleye.

Kafam karmakarışık, biraz da korkuyordum. Ondan uzaklaşma fikri bile canımı yakıyordu. Çünkü kendime bile itiraf etmekten kaçınıyordum ama ben ona aşık olmuştum. Fakat düşündüğüm gibi ayrılık konuşması değildi. Bana ne kadar değerli olduğumu söyleyip duruyordu. Bu yüzden evli olduğunu gizleyerek bana haksızlık etmeye devam edemeyecekti. Bunu en baştan söylemediği için yaşadığı üzüntüyü anlattı bütün samimiyetiyle. Ama işte ne yardan ne serden geçilmez ya… O beni istiyordu ben ona deli gibi aşıktım zaten. Bitirmedik. Devam ettik daha bir tutkuyla…

Fakat artık daha dikkatliydik. Akşamları asla aramıyordum, mesaj atmıyordum. Şehirdışı seyahatlere gittiğinde geceleri Whatsapp’tan değil, eşi takip edemesin diye başka bir uyguamadan mesajlasiyorduk. Bu durum benim için normaldi. Asla rahatsız olmuyordum ilk zamanlar.

Bir yıl kadar önce sanırım, karısının birşeylerden şüphelendiğini vs geveledi. Ben de zaten neden bir gece birlikte kalmiyoruz diye didiklemeye başlamıştım onu. Bu yüzden karısının şüphesini bahane ediyor diye düşündüm. Karşılıklı gerildik ve biraz ara verme teklifi geldi ondan. Ben de “Gerek yok, bence bitirelim” deyiverdim. Ona aşıktım ama ben de yalnız başıma hayat mücadelesi veren, çocuklu bir kadındım. Oğluma aldığı birkaç ufak hediye dışında asla hiçbirşey kabul etmemiştim ondan. O sıralar yoğunluktan ve gerginlikten onu özlemeye, aşk acısı çekmeye bile vaktim yoktu.

Telefonumdan engellemiştim onu. Geçen Ramazan bayramından önce bir şekilde engel kalkmış ve durum paylaşımımı izleyenler arasında ismini görmüştüm. O an onu ne kadar özlediğimi farkettim. Bayram tatiliydi, ailesiyle olabileceğini düşünerek mesaj atmadım. Bayramın son günü, dayanamadım ve öğlen saatlerinde gayet resmi bir bayram mesaji gönderdim. Aslında “Seni çoooook özledim” diye bir haykırıştı bu. Hemen cevap geldi. Tatil için yurt dışında olduğunu ve döner dönmez arayacağını yazdı.

Tekrar başladık yazışmaya ve nihayet buluştuk. O kadar özlemiştim ki onu;o da beni… Hatta oğlumu bile özlediğini söylerken o kadar gerçek ve samimiydi ki…

Temmuzda Ankara’ya seyahat edecekti ve “Keşke sen de gelebilseydin” dedi. Gelebileceğimi söylediğimde çok sevindi. İlk defa birlikte bir gece geçirdik. Yedik içtik eğlenmeye gittik. Hep hayalini kurduğumuz gibiydi. Dönüş yolunda, arabada ne çok eğlendik. Akşama doğru İstanbul’a vardık ve birlikte oğlumu almaya gittik. Ben bir an önce evine gitmesi gerektiğini bildiğimden, çok acıkmış olmama ve yemeğe gitme teklifine rağmen yemek yiyelim diyemedim. Ama oğlum sağolsun gidelim deyince ikiletmedi bile. Çok güzel zaman geçirdik. O gün, bir aile olduğumuzu hissettim. Oğlumu elleriyle besledi. Ona olan aşkım, saygım, güvenim gün geçtikçe daha da güçleniyordu.

17 Ağustos 2019. Ben Ankara’dan dönüyordum. Aradı ve akşam çocukluk arkadaşlarıyla yemeğe gideceğini hatırlattı ve benim de ona eşlik etmemi söyledi. Bana karşı hep kibar ve anlayışlıydı fakat bu teklif, onun da beni gerçekten hayatında özel bir yere koyduğunun bir ispatıydı. En yakın arkadaşlarıyla tanıştıracak kadar özel olduğumu hissetmek bütün yorgunluğumu aldı. Eve gelip yarim saat dinlendim. Sonra Akşam için hazırlanmaya başladım.

O akşam daha özenli hazırlanmalıydım. Arkadaşlarına mahçup olsun istemedim. Saç ve makyaj işini riske atmadım, kuaföre gittim. Saçlarımı açık seviyordu ama o gün feci yağmur yağıyordu. Toplu bir model tercih ettim. Gelip beni aldı. Yol boyu ne kadar güzel olduğumu söyledi durdu.

Gideceğimiz yere varmadan arkadaşlarından birini alacaktık. Arkadaşı gelip arabaya bindi. Ve ağzından çıkan kelime, bütün bedenimi sarstı… “Sevgilim, bu arkadaşım X” Bana ilk defa sevgilim demişti. Tatlım, Canım, Güzellik derdi hep. Bu kelime benim için çok önemliydi çünkü ilişkimizin başlarında bir defa ona Sevgilim diye hitap etmiştim ve bana sevgili olmadığımızı söylemişti. O günden sonra bir daha söylemedim. Ama o gece gözlerimin içine bakarak bana “Sevgilim” demişti. Ben o kelimenin şokuyla kendimi kaybetmiş gibiydim. Beynime doğru yükselen bir ateş sarmıştı beni. O da bunu fark etti. Gözlerinin içi gülüyordu, “Evet sen benim sevgilimsin” diye tasdik eder gibi…

Buluşma yerine gittik. Diğer arkadaşı orada bizi bekliyordu. Oturduk yemek yedik. Bütün akşam bana “Hayatım, Bitanem, Sevgilim” diye hitap etti. Rahat ettirmek için dört döndü. Sonradan öğrendim arkadaşlarına benimle ciddi bir ilişki devam ettirmek istediğini söylediğini. Bana söylememişti ama ben iş için Ankara seyahatindeyken karısıyla konuşmuş, boşanmak istediğini söylemiş ve evden ayrılmıştı.

O gece her zamankinden daha rahat ve keyifliydi. Bir çocuk gibi neşeleniyor, kahkahalar birbirini izliyordu. Saat kaçtı bilmiyorum kalktık. Arkadaşlarını evlerine bıraktık. Beni de eve bırakıp eve gideceğini düşünüyordum. Birden bu gece birlikteyiz dedi. Tabii ki çok mutlu oldum ama merak da ediyordum, nasıl olur da bütün gece karısı aramaz, acaba benimle kalmak için şehir dışındayım mı demişti evdekilere…

Otele gideceğimizi düşünürken bir sokağa girdik. Bir binanın önünde durdu ve “Burası” dedi. Şaşkındım. Ona güveniyordum ama yine de tedirgin olmustum. Alkol de almıştı acaba aklından ne geçiyor diye tedirginlikle onu takip ettim. Kapıya geldik cebinden çıkardığı anahtarı bana uzattı. Kapıyı açtım, içeri şöyle bir bakarken “Burası kimin evi” diye sordum öfkeyle. Zira daha önce ona söylediğim gibi hiç hoşlanmadığım bir şeydir başkasının evinde ergenler gibi buluşmak.

Burası bizim evimiz Sevgilim. Evine hoşgeldin” dedi. Eli belimde, beni içeriye doğru yönlendirirken ben kafamdaki binlerce soruyla boğuşuyordum. Ben antrede kalakalmış etrafa bakarken, o bütün odaların ışıklarını tek tek açıp bana evi tanıtıyordu. Soru sormama kalmadan dudaklarıma yapıştı ve kendimizi yatakta bulduk. Belli ki sorularımın cevaplarını daha sonra alacaktım.

Her zamankinden daha farklıydı o gece. Çok daha özel, çok daha mutluydu… Beni göğsüne yatırdı ve uyuduk.

18 Agustos 2019. Sabah 6 gibi uyandım. O yeşil gözler beni izliyordu. Uyandığımı görünce, gülümsedi “Çok güzelsin sevgilim” dedi tekrar, bütün akşam ve gece söylediği gibi.

Ben yine, eve dönmesi gerektiğini düşünerek, hemen duş alıp hazırlanabileceğimi söyledim. Acelesi olmadığını, biraz daha sarılıp uyumak istediğini söyledi. Sarıldık, uyuduk… Saat 9.30 gibi telefonumun sesine uyandım. Arayan eski kocamdı. Bugün çocuğu benim almamı, kendisinin getiremeyeceğini ve hemen gidip almamı söyledi.

O da hemen kalktı. Duş aldık hazırlandık ve çıktık. Beni metrobüse bırakmasını istedim. Birlikte alalım diye ısrar etti. Yolda giderken soru sormadım. Sohbet ettik, güldük. 10 dakikalık mesafe kalmıştı varmamıza. Eski kocamı arayıp çocuğu hazırlamasını söyledim.

Aradan 1 dakika geçmişti ki ben konuşurken ” Aaa bir saniye” diye lafımı kesti ve arabayı yavaşça sağa yanaştırdı. Frene basmasıyla kasılması bir oldu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Birden nefes almadığını farkettim. O içi bile gülen yeşil gözler, fal taşı gibi açılmış, dehşetle bir noktaya odaklanmıştı. Araba hâlâ çalışır vaziyette olduğu için birden hareket etti ve akan trafiğin içinde kontrolsüzce bir sağa bir sola savruluyordu. Kaç yere çarptık, kaç kere çarptık hatırlamıyorum.

Arabanın, sağ taraftaki çelik karanlıklara diklemesine çarpmasıyla kendime geldim. Arabayı durdurdum. Seslendim, cevap vermiyordu. Hemen arabadan indim. Onun kapısını açtım. Onu arabadan güvenli bir şekilde indirirken bir yandan da ambulansı arıyordum. O arada yanımızda birkaç araba durdu. Telefonu onlara verip hayatımın aşkına ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Nabzı yoktu, nefes almıyordu. Hemen kalp masajı ve solunum desteğine başladım. Kalbi tekrar çalışmaya başladı. Ambulans geldi devam etti işleme. Sonra ambulansa konulup hastaneye gidiyorduk ki onun telefonu çaldı. Arayan karısıydı. Açtım. Neden bilmiyorum ama cevap verdim. Bir baygınlık geçirdiğini ve hastaneye gittiğimizi söyledim.

Biz hastaneye vardığımızda karısı ve 2 oğlu hastane kapisindaydı. Hemen acil müdahale odasına alındı. Hiçbirimiz konusmuyorduk. Sadece karısının bana nefretle, çocuklarının merakla bakan gözlerinden gözlerimi kaçırmaya çalışıyordum.

Doktor çıktı ve kalp krizi olduğunu söyledi. Neler olduğunu öğrenmek için sorular sormaya başladı. Ben de anlattım. Yoğun bakıma alınacaktı. Işlemler için oğulları ayrılınca yanıma geldi.

Bana “Sen kimsin, kocamın yanında ne işin vardı?” diye sordu. Arkadaşı olduğumu, sabah karşılaştığımızı ve eve geçerken beni e bıraktığını söyledim. Beni kolumdan tutup hastane bahçesine çıkardı ve hakaret etmeye, kocasının benim yüzümden evden ayrıldığını, boşanmak istediğini söyledi. Ben şok üstüne şok yaşıyordum. O beni itip kakarken öylece duruyordum. En sonunda gözümün karardığını hatırlıyorum. Gözümü açtığımda hastane odasında başımda bir doktor iki polis vardı.

Kendime gelince polisler ifademin alınması gerektiğini söyledi. Herşeyi olduğu gibi anlattım. Ifademi imzalarken doktora, hastanın durumunu sordum. Polisler ve doktor birbirlerine bakıyor, kimse birşey söylemiyordu. Israrla sordum. En sonunda polis memuru, başınız sağolsun dedi.

Hayatımın en mutlu gecesi ve sabahından sadece birkaç saat sonra ölene kadar unutamayacağım bir acıyla sızlıyordu tüm bedenim. Beynim patlayacakmış gibi zonkluyordu. Doktor bana sakinleştirici yapmış, öylece tavana bakıyordum. Sevdiğim adam artık yoktu, yanımda beni teselli edecek kimse yoktu.

O sırada karısı geldi ve bana ” Ne bekliyordun, başkasının yuvasını yıkıp mutlu olmayı mı? Keşke sen ölseydin. O da bana yaşattıklarının bedelini acı çekerek ödeseydi. Senin gibiler metres olmanın ötesine geçmedi, sen ne olacağını sanıyordun. Vs vs” dedi.

Evet beni çok sevdi, oğlumu bile sevdi sahiplendi. Biz de onu çok sevdik. Çok mutlu etti, ben de onu. Hatta benimle bir hayat kurmaya bile karar verdi ama hâlâ o kadının kocasıydı ve ben sevdiğim adamın son yolculuğunda bile yanında olamadım. Bunun acısı, üzüntüsü, pişmanlığı ömür boyu geçmeyecek. Bu yüzden evli erkek ile ilişki bana göre olmaz!!!!

 

Pandora86 @ Istanbul

 

Başka oku: Özgüven tazeleyen Kuşadası maceram